Geride Kalanlar
Gümüşhane Atatürk Ortaokulu’nu bitireli tam 40 yıl oldu. Daha dün gibi hatırlıyorum o günleri. Yeşil Kıbrıs Çarşısı’na pazara gelen köylüler gözümün önünde. Üretimlerini paraya dönüştürmek için yol boylarına sergiler açar, bizim gibi uzaktan gelen öğrencilere de ikram etmeyi ihmal etmezlerdi. Bu yüzden olsa gerek Gümüşhane’ye her gidişimde Kıbrıs çarşısına gider o köylüleri ararım.
Şimdilerde köylerden ürün getirip satanlara rastlamak pek mümkün değil artık Gümüşhane’de. Geride kalmış o günler. Köylerimiz boşalmış, tarlalar hozan olmuş durumda. Kuzular meyleşmiyor artık çimenler üzerinde. Öksüz çiçekler bürümüş yamaçları… Uzaktan bakıldığında hissedilmeyen bir gariplik çökmüş dağlara. Eskilerin neşeli yaylaları geliyor gözümün önüne. Topuk çimeni üzerinden zıplayarak annesine koşan kuzular yok artık oralarda.
Rastladığımız birkaç yaylacı içimizdeki umudu yeşertmeye yetmiyor. Yaz tatillerini geçirmek için memleketine gelen birkaç emekliye emanet olmuş bir zamanların üretim üssü köylerimiz.
Köylerimiz o zamanlar gerçekten birer üretim üssü idi. Her köy ve obada yarış edilircesine üretim yapılıyor, kır pazarlarındaki tüccarlar aracılığı ile kentlere akıyordu. Sebze, meyve ve tahılın en doğalını üretmesiyle ünlüydü bu diyarlar. Et,Süt, yağ, çökelik, yün, dastar, çul, çorap aklınıza ne gelirse.
Güneş yanığı yüzlerinin içinden parlayan gözleriyle köye gelen misafirleri ilk karşılayan çocuklar da şimdilerde kaybolmuş. Yoklar… Hepsi geride kalmış.
Geride kalanlar sadece bunlar mı? Elbette değil daha birçok değerimiz de geride kalmış. Ne eski bayramlar yaşanıyor, ne de eski düğünler.. Kalandar, Hıdırellez, Gündönümü hepsi unutulmaya yüz tutmuş. Köylerde rastladığımız birkaç yaşlı umutla geri gelecek komşularını beklemekte. Hepsi haklı olarak sitem etmekte gidip de dönmeyenlere, Baba ocağını tüttürmeyi terk edenlere.
Ne oldu da savaştan kaçar gibi terketti insanımız bu diyarları. Kendi tarlasını ekmekten, hayvanını beslemekten acz eder hale geldi. Aynı insanlar kentlerde yaşadıkları erozyonu bile fark etmeden neyin peşinde koşmaktalar. Kadınlar evlere hizmetçiliğe, erkekler inşaaatlarda ameleliğe gitmeyi kendi öz yurtlarında üretim yaparak geçim yapmaya neden tercih ettiler?
Bazılarını elde ettiği rant hayat standardını yükseltmesine sebep olmuş olabilir. Peki gecekondularda kimlikleri kaybolmakta olan çoğunluk? Böyle giderse bir süre sonra köyleri ziyarete gelen de olmayacak. Hozan olan tarlalar daha bir yabanlaşacak, mezarlarlar daha bir garip kalacak, duvarları çatlayan taş evler yıkılacak… Belki de bu toprakların boşalması üzerine hesabı olanlar o kadar beklemeden yerleşir buralara. O zaman neler kaybettiğimiz anlarız.
Herşeye rağmen göç etmeyip geride kalmayı kentin rantının peşinde koşmaya tercih edenleri selamlıyorm.
Sevgi ve saygıyla…
- - - -